Amerikalı Haring çizdiği piktogramlarla ünlendi, medya çağının karakteristik özelliklerini taşıyordu ve pop sanatın önemli ismi haline gelmişti.

1958'de Kutzow/Pennsylvanya'da dünyaya gelen Keith, sıkı bir çizgi roman okuyucusuydu ve çizgi film izlemeyi çok severdi. Babası Allen Haring bir karikatüristti. Belli ki hayatının geri kalanındaki sanat anlayışını böylece şekillendirmeye başlamıştı.

1978'de New York'ta School of Visual Arts'da ders görmeye başladı.

1980'li yıllarda metro istasyonlarının duvarlarına tebeşir çizgilerinden insanları, yaratıkları, çeşitli figürleri ve gerçeküstü kavramları harmanlayarak çizdi. Bunların tipik özelliği ışınlarla hareket ve duygu özelliği kazandırılmış olmasıydı.

Yaptığı çizimler Tseng Kwong Chi adlı fotoğrafçı sayesinde ün kazandı. Bu sürede "The Radiant Baby" emekleyen bebek simgesi onun sembolü haline geldi.

Haring kısa sürede, tren vagonlarına ve tünelleri boyayan Graffiti kahramanlarının yıldızı olsa da kendisi tarzının "Graffiti" olarak adlandırılmasına karşı çıkmış ve stilinin Uzakdoğu'nun kalligrafisiyle ilişkili olduğunu ifade etmiştir.

Çalışma tarzı olarak "soyut dışavurumcu" ve zemin üstüne spontane boya dökmeyi esas alan Jackson Pollock'un etkisindeydi. Yani resmin bir köşesinden başlayıp işaretleri spontane yapıyordu. Amacı küçük bir zeminde az kullanılmış öğelerle azami derecede bilgiyi aktarmaktı..
Haring'in çalışma mekanlarına ve tarzına bakarsak aslında sanatın sosyal hayatın içerisinde olması gerektiğine inanmış ve basit çizgilerle sanatı sanat dünyasına ait olmayan insanlara ulaştırmaya çalıştığı ve bunu bir ölçüde başardığı yorumunu yapabiliriz. Bence Haring sanatı sanatçı haricindeki herhangi bir insan seviyesine indirgemiş, bununla birlikte sanatın simgeselliğinden kopmamıştır.

1982'de Rotterdam'da ilk kişisel sergisini açarak Avrupa'da da sesini duyurmayı başardı.